8 Ağustos 2013 Perşembe

Hukuk biliminde Rusya’nın, Yunanistan’ın, Komünist Çin’in gerisindeyiz! - Taha Akyol


Hukuk

Hukuk biliminde dünya standartlarında yerimiz nedir? Maalesef Rusya’nın, Yunanistan’ın, Komünist Çin’in gerisindeyiz!
TÜBİTAK’ın çıkardığı “Bilimsel Yayın Göstergeleri II” adlı yayının hukuk bölümüne bakıyorum: 1981-2007 arasında, uluslararası bilimsel indekslere giren akademik yayınların sayılarını veriyor. Fakat sayı kadar, hatta daha önemli bir ölçü daha var: “Etki değeri”, yani bilimsel indekslere giren bu yayınlara, uluslararası bilim camiasında ne kadar atıf yapılmış, ne kadar değer verilmiş...
Fen ve tıp bilimlerinde Türkiye’nin
“etki değeri” 4.55
’tir, Yunanistan’ın önündeyiz mesela.
Hukuk alanında ise Türkiye’nin
“etki değeri” 0.66
’dır! Yunanistan’ın ise 1.54’tür. Rusya’nın ki 0.99, Komünist Çin’inki ise 1.99’dur.
Hukuk kültürümüzün, ekonomik ve sosyal gelişmemizin hayli gerisinde kaldığına dair bir göstergedir bu.
İKİ TÜRLÜ DÜŞÜNMEK
Bu tablo üzerine iki türlü düşünmek mümkün.
Hukuk bilimimiz bu kalitedeyse, Ergenekon, Balyoz, KCK gibi davalarda da böyle karar çıkar. Türkiye’de hukuk yok! Bu mahkemeler gayrimeşru! Sokaklara fırlayıp “taarruz” etmek lazım!
Bu düşünceye sahip olanlar, benim “Daha Yargıtay var, Anayasa Mahkemesi var, AİHM var, hukuk yolları tümenmedi” diye yazmama kızıyorlar; sert, çatışmacı yazılarla hislerine sözcülük etmemi istiyorlar.
Halbuki benim düşüncem şöyle: Mahkeme kararları üzerinden politik kavgayı büsbütün kızıştırmak hukuka zarar verir. Hukuk sorunlarının ön plana çıkaracak hukuki tartışmalar yerine siyasi öfkeler ön plana çıkar.
İşte yağdırılan cezalar konusunda siyaseten çok sevinenler var, mahkemeyi öfkeyle gayrimeşru ilan edenler var... Bu tavırlardan, hukuk kültürümüzü geliştirecek düşünceler çıkar mı? Benim derdim bu işte.
HUKUK YOLLARI BELLİ
AİHM’nin Ergenekon ve Balyoz davaları konusunda, benim tespitlerime göre 5 kararı var. Sanıkların adlarını buraya yazmıyorum. Kararların özeti şu: Bu mahkemeler doğal hâkim ilkesine uygun, meşru mahkemelerdir, davaların açılması ve tutuklama kararları için yeterli şüphe sebepleri mevcuttur... Ancak adil yargılama yapılacak mı, yapılmayacak mı, bu aşamada bir bir karar veremem, çünkü yargılama devam ediyor.
Peki bu konuda kararı kim verecek? Yargıtay verecek, sonra Anayasa Mahkemesi ve AİHM.
Bir hukukçu çıksın, başka yollar var desin!
Hukuka önem veren kim “başka yollar”ı savunabilir?
Hukuk yerine siyaset dilini kullanmak, siyasi kutuplaşmayı büsbütün azdırmaktan başka neye yarar? Neye yarıyor?
ADALET VE SERTLİK
Halbuki, davada yapılan usul ve esas yanlışlarını hukuk diliyle ortaya koymak Yargıtay aşamasının daha özenli geçmesine katkıda bulunur. Sanıkların lehine olan budur.
Hukuk alanında toplumsal kültürümüzü, akademik ve mesleki kalitemizi geliştirecek olan da bu tarzdır.
Çok da karamsar bir tablo çizmiş olmak istemem, yüksek yargı kararlarında AİHM referansları artıyor, çok iyi hukukçularımız, yargıçlarımız da var.Göreceksiniz Yargıtay’dan sadece onama değil bozma kararları da çıkacaktır, tabiatı gereği.
Bu noktada bütün yargı camiasına Mecelle’den bir madde aktarmak istiyorum:
“Hâkim; hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn metîn olmalıdır.” Yani, yargıç olan kimse bilge, kavrayışlı, dürüst, güvenilir, ağırbaşlı ve metanetli olmalıdır.
Ve hem yargıçlara, hem politikacılara Roma hukukundan bir uyarı: 
“Iniquatati proxima est severitas”. Yani, “Sertlik haksızlığa çok yakındır”.
Siyasi duyguların normalleştiği, adaletin geliştiği günler dileğiyle okurlarımın bayramını kutluyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder