13 Ağustos 2013 Salı

Afganistan’ın Doha planı

13 Ağustos 2013


NAVEED AHMAD*
Taliban, Afganistan’daki üslerinden çok uzakta da olsa nihayet bir adrese kavuştu.
Doha taksi şoförlerinin deyişiyle “Taliban elçiliği” Afganistan’ın içinden ve dışından farklı tepkiler almakta. 18 Haziran’daki açılışın ardından Pakistan bu kararı çok iyi karşıladı. Hindistan böyle bir ofisin terörist gruba “meşruiyet” kazandıracağından endişelendiğini açıkladı. Çin ise bu gelişmeyi “ümit verici” buldu ve “olumlu bir gelişme” olarak nitelendirdi. Taliban, sabırları sınayarak kendi bayraklarını dalgalandırdı ve binaya “Afganistan İslami Emirliği” tabelasını astı. Katar hükümeti milisleri harekete geçmeye zorlasa da, Afgan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ABD ile “Kuvvetler Statüsü Anlaşması” müzakerelerinin dördüncü raundunu ve üçlü görüşmeleri erteledi. Taliban milisleri içindeki her komutan ve asker ABD ya da Karzai rejimiyle yapılan müzakereleri kabul etmeye hazır değil. Müzakereler başladıkça ve Taliban arasında daha fazla bilgi yayıldıkça aklıselim hâkim gelebilir. ABD, Afganistan’ın Yüksek Barış Konseyi ve Taliban arasındaki görüşmelerin ilk resmi raundu hemen bir çözümle sonuçlanmayabilir.
Bir anlaşmaya varmak için Taliban’ın gösterdiği bu ciddiyet Yüksek Komutanları Molla Ömer’in Katar başkentindeki görüşmelere baş müzakereci olarak kendi kayınbiraderi ve sözcüsü Molla Muhammed Ömer Tayyab Ağa’yı atamasından da anlaşılabilir. Milislerin Suudi Arabistan’daki bir önceki sözcüleri Maulvi Shahabuddin Dilawar ve bazı üst düzey komutanlar Taliban’ın müzakere ekibini oluşturuyorlar. Bu heyet 3 Ocak 2012’den beri ABD heyetiyle müzakere halindeydi fakat görüşmeler sonuçsuz kalmıştı. Bu sırada heyettekilerin eşleri kozmopolit Doha çarşısında vakit geçirdiler, çocukları ise buradaki modern okullara kayıt oldu.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın “iyi Taliban” terimini ortaya attığından beri görüşmeciler ve diplomatlar çok inişli çıkışlı bir süreç yaşadılar. ABD liderliğindeki müttefiklerin Afganistan’daki askeri varlığının temel amacı milisleri yenmekti. Bu hedefleri Afganistan başkenti dâhil tüm ülkede başarısız oldu. Bu başarısızlığın ardından komutanlar birlikleri takviye ederek “akın” dedikleri bir hamle yaptılar ve ülkenin sorunlu bölgelerini isyancı gruplara göre böldüler. Bu kısmen başarılı olduysa da çok yavaş ve yüksek bedeli olan bir hamle oldu. Tüm seçenekleri tüketen Amerikalılar sonunda doğru olanı yapmayı seçtiler. Yabancılar sözlerinden dönmek zorunda kaldılar ve Taliban’ı meşru bir taraf olarak kabul ettiler, onların temel taleplerini de kabul ettiler ve hayli iyimser bir şekilde yaklaştılar. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Pakistan Genelkurmay Başkanı Ashfaq Pervez Kiani’nin teşvikiyle, Hillary Clinton’ın İslamabad ile Washington’ın arasının çok kötü olması nedeniyle başaramadığını başarmış oldu. Şimdi kendine güvenli bir Taliban heyeti özellikle Afgan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai’nin sürekli değişen ruh hallerinden ve ABD yönetimine karşı yaptığı histerik çıkışlarından sonra daha da fazla manevra alanına sahip. Molla Ömer’in adamları kendi beyaz bayraklarını dalgalandırarak ve ofislerine ‘Afganistan İslami Emirliği’ tabelasını asarak ABD’nin ve Katar’ın sabrını sınadılar. Doha araya girdi ve bu semboller bir patırtı çıkmadan ortadan kaldırıldı.
Taliban, 1996’da Pakistan’da Butto yönetimi sırasında hazırlanmış barış anlaşmasının esaslarını takip ediyor olabilir. İslamabad o sırada da arabulucu rolündeydi. Fakat ileriyi göremeyen Amerikalılar milislerin direniş gücünü hafife aldılar, ayrıca Washington’la ittifak yapan savaş ağalarının gücünü yanlış hesapladılar.
O sırada görüşmeler Taliban’ın El-Kaide ile ne kadar az bir bağlantısı olduğunu ve Bin Ladin’i Hartum’dan Kabil’e davet edenin Cumhurbaşkanı Burhanuddin Rabbani olduğunu ortaya çıkarmıştı. Taliban’ın lideri Bin Ladin’i Türkiye gibi üçüncü bir tarafsız fakat Müslüman ülkeye teslim etmeye bile razı olmuştu. Görüşmeler ABD’nin teklifi reddetmesi ve sonra da füzelerini ateşlemeye karar vermesiyle son buldu. Öfkelenen Taliban “Şeyh” Üsame bin Ladin’e kucak açtı ve daha sert bir çizgi benimsedi. Bugün Pakistan’ın yardımıyla tekrar Taliban’la iletişime geçen ABD’nin talepleri milislerin 16 sene önce teklif ettiklerinden çok da farklı değil.
ABD’DEN OYUN DEĞİŞİKLİĞİ
ABD’nin Taliban’a karşı tavrını yumuşatması tüm oyunu değiştirecek bir hamle olabilir. Özellikle Pakistan’ın katılımı bu noktada önemli. Salahuddin Rabbani liderliğindeki Afgan Yüksek Barış Konseyi Başkanı Burhanuddin Rabbani’nin katledilmesine rağmen konuyla ilgili azmini kanıtladı. ABD, Taliban ve Yüksek Barış Konseyi daha çetrefilli konularda görüşmeye hazırlanırken Cumhurbaşkanı Hamid Karzai gittikçe yalnızlaşıyor olabilir. Önümüzdeki sene ikinci ve son dönemi sona erecek olan Karzai kendi siyasi mirasını erkek kardeşi Ahmet Veli Karzai için muhafaza etmeye çalışıyor.
Karzai’nin ABD için Yeni Delhi’den daha önemli olan İslamabad’da destekçisi yok.  Muhtemel pürüzlerle dolu yoğun görüşmeler onun için belirsiz bir gelecek anlamına geliyor. Müzakere masasında ABD, Taliban’ın El-Kaide’yi reddetmesi, güvenlik güçlerinin el değiştirmesi öncesinde tam bir ateşkes ve siyasi sürece saygı ve katılım taleplerinde bulunacaktır. Taliban ise mevcut siyasi, bürokratik ve askerî düzenlemelerin çoğunluğu oluşturan Peştunlara karşı ayrımcılık yaptığını düşünüyor. Milisler marjinalize olmuş bu etnik grup için daha fazla rol elde etmeye çalışacaklardır. Taliban beş tutuklunun, Molla Fazal Akhund, Khairullah Khairkhwa Noorullah Noori, Abdul Haq Waseeq ve Mohammad Nabi’nin 2009’dan beri ellerinde tuttukları ABD askeri Bowe Bergdahl ile takas edilmesi konusunda istekli. ABD Başkanı Obama, sembolik bir hareketle Guantanamo’nun kapanması sürecini yeniden başlattı.
Pakistan medyası İslamabad’ın daha şimdiden Peştun olmayan Kuzey İttifakı ile Taliban arasında düşük profilli bir ilişkinin oluşmasına yardım ettiğini bildiriyor. Bunun tüm tarafların ve ABD’nin güvenini kazanmada etkili olacağı düşünülüyor. Taliban’ın etkili bir birliği olan Hakkani grubu artık Pakistan-ABD ilişkilerinde bir sorun teşkil etmediği gibi Doha barış görüşmelerinin bir tarafı oldu. Bu gelişme de Karzai’yi ve müttefiki Yeni Delhi’yi rahatsız ediyor. Pakistan, Afganistan’ın talebi üzerine ve bir iyi niyet jesti olarak daha fazla Taliban tutukluyu serbest bırakmak zorunda kalacak. İslamabad daha şimdiden milis olan 26 Afgan tutukluyu serbest bıraktı.
Taliban ofisinin açılmasıyla iki taraftan da açıklamalar geldi. Pakistan bu gelişmenin meyvelerini toplamaya başladı. İslamabad Afganistan’a komşu ve yarı özerk olan Veziristan’da askerî operasyon yürütme baskısından kurtulmuş oldu. Bunun yerine General Kiani yerinden edilmiş insanlara ‘eve dönün’ çağrısında bulundu. Birleşik Arap Emirlikleri’nin malî yardımıyla iki önemli şehir olan Wana ve Angoor Ada’yı birbirine bağlayan 50 kilometre uzunluğunda bir yol yapıldı. Ayrıca başka sağlık ve eğitim projeleri de hazırlanmakta. Ayrıca Afganistan’da iktidar değişiminin pürüzsüzce gerçekleşmesi Pakistan’ın kendi aşiretlerinin yaşadığı bölgelerdeki aşırıcı gruplar sorununu çözmesine yardımcı olacaktır. Buralarda Pakistan Taliban hareketinin sığınakları ve sempatizanları bulunmakta. Küllerinden yeniden doğan bir Molla Ömer, istediği zaman milisleri terbiye edebilir.
AFGANİSTAN’IN GELECEĞİ
Afganistan’ın geleceğine açılan tüm unsurlar bir araya gelmiş gözüküyor. Müzakereler için her şey hazır fakat esas mesele olan güçler paylaşımı formülü hâlâ bulunmuş değil. Afgan Cumhurbaşkanı Karzai, en öngörülemez değişken gibi duruyor. Buna Karzai’nin, Molla Ömer’in ya da rakibi Abdullah Abdullah’ın gelecekte edinecekleri rollere dair güvensizlikleri sebep oluyor. Suudi Arabistan ve Katar müzakerelerin garantörleri iken Pakistan ve Taliban’ın süreci çıkmaza sokmaları çok zorlaşıyor.
Taliban kendini El Kaide’den ne kadar erken uzaklaştırırsa, küresel terörizmi reddedip ateşkes ilan ederse, Afgan liderliğindeki bir geçiş sürecinin başarı şansı da o kadar yüksek olacak. ABD’nin kendi askerlerine ve ekipmanına karşı yapılan gerilla saldırıları karşısında sabırlı olması gerekebilir. Barış sürecinin kök salması gerekiyor ve Pakistan, Afganistan, ABD ve Taliban provokasyonlara karşı çok dikkatli olmalılar.
Kuvvetler Statüsü Anlaşması barış sürecinin geldiği olgunluk düzeyini test edecektir. Zira diğer taraflar Karzai’nin ABD ve müttefikleriyle anlaşabileceği koşulları kabul etmeyeceklerdir. 2014 sonrası Afganistan’da hâlâ askerî birliklerin olmasının Doha görüşmelerinde birliği zedeleyen ve sorun yaratan bir konu olacağı kesin.
2014’ün sonunda 12 yıldır devam eden Afgan savaşı sona erecekse ertelenen Doha süreci hızla başlamalıdır. Daha fazla bir erteleme NATO’nun geri çekiliş planları için ciddi sorunlar doğurur. ABD Dışişleri Bakanı daha şimdiden Afganistan, Hindistan ve Pakistan’la her türlü korku ve maceracılığı engellemeye çalışan görüşmelerde bulundu. Görüşmelerin askıya alınması Taliban’ın avantajına olacaktır. ABD bunu biliyor. Başkan Hamid Karzai ise Nisan 2014’teki seçimlerden önce kendine bir koz bulmaya çalışıyor. Tüm taraflar ödün vermeyen bir tutumdan sakınmazlarsa, Afganistan’ı 2014 sonrası kaotik bir gelecek bekliyor.

*Pakistan’da yaşayan araştırmacı, akademisyen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder