10 Ağustos 2013 Cumartesi

El Kaide örgütünü bitirmek mümkün müdür?


Uluslararası haber ajanslarının arama motorlarına El-Kaide kelimesini girip tıkladığınızda onlarca haberle karşılaşırsınız. Bu haberlerin bazıları şaşkınlık yaratır, bazıları da yaratmaz. Haberler, ölü ve yaralı sayısı ne kadar yüksek olsa da hiç kimseyi ilgilendirmez. Tıpkı hava durumu bültenleri gibi doğal olaylar haline gelmişlerdir.
Bu haberlerin sonuncusu ABD’nin kendi vatandaşlarını Arap ülkelerine gitmemeleri yönünde uyarması ve pazar günü dünya üzerinde 21 ülkedeki diplomatik temsilciliklerini kapatmasıydı. Almanya, Britanya, Fransa, Kanada ve başka ülkelerce örnek alınan bu karar önemsenmediği için veya kararın alınmasındaki muhtemel hedeflerden biri olarak El-Kaide örgütüne ilgiyi artırmamak için medyada pek yer almadı.
Araştırmacı bu haberin sağında ve solunda uluslararası polisin (İnterpol) yüzlerce aşırılıkçı tutuklunun Irak, Pakistan ve Libya hapishanelerinden kaçması sonrası terör saldırılarının yaşanabilme tehlikesinin bulunduğu yönündeki uyarısını okur. Ayrıca araştırmacı hâlâ dünya medya organlarının ilgisini çeken başka haberler de okur. Britanya polisinin Suriye’de El-Kaide’ye paralar gönderilmesiyle ilgili bir hayır cemiyetini soruşturması, Amerikan Fordhood üssünde 13 kişiyi öldürmekle suçlanan eski bir Amerikalı subay Nidal Hasan’ın mahkemesi, Tunus güvenlik güçleri ile ‘teröristler’ arasındaki çatışmalarda can kayıpları, üst düzey bir Iraklı subaya yönelik saldırıda can kayıplarının yaşanması, bu haberlerden olup sürekli tekrarlanmalarından dolayı medya organlarının ilgisini kaybetti. Tıpkı Afganistan’da Celalabad kentinde 16 kişinin yaralandığı saldırı haberi gibi.
Usame bin Ladin’in çadırının İslam ve Batı dünyalarını kapsayan geniş alanı boyunca El-Kaide örgütünün bu yoğunlukta ortaya çıkışının, sadece örgütün birinci düşman yerine koyduğu ABD için değil, dünya için de büyük bir bilmece ve sorun olduğu görülüyor. 11 Eylül saldırıları ve Afganistan’ın işgali sonrası sahne, coğrafyasını tüm yerkürenin oluşturacağı savaşa açık hale geldi. Ancak ABD ve müttefikleri, ülkeleri işgal ederek, diz çöktürerek ve güç kullanarak El-Kaide’yi bitirmeye ne kadar çalışsalar örgütün boyutunun genişlediği, tehlikeli bir şekilde yayıldığı ve çözümler bulunmasının imkânsızlaştığı sürpriziyle karşılaştılar.
Yine ABD ve müttefikleri, Irak’tan çekilmesi ve yönetiminin Arap devrimi konularında ve özellikle de Suriye devrimi konusunda devam eden tereddüdüyle başlayan ABD’nin gerilemesi ve bölgeden tedrici olarak çekilmesi, El-Kaide örgütünün etkisini azaltmadı, aksine gücünü artırdı, yaydı, yerleştirdi ve genişletti. Bu korkunç çekişmenin kapsamı içindeki en büyük ironi, çekişmenin her iki taraftaki kurbanlarının Müslümanlar olması.
ABD’nin Arap müttefiklerine siyasi çözümlerin kaçınılmaz olduğu ve güvenlik çözümlerinin baz alınmaması yönündeki telkinleri, El-Kaide örgütü olgusunu çözme stratejisiyle uyuşmuyor. ABD, El-Kaide’nin liderlerine suikastlar yapan, unsurlarını kovuşturan ve kendi halklarına karşı El-Kaide’nin uygulamalarından pek farklı olmayan uygulamalarda bulunan halihazırdaki Iraklı yöneticiler gibi yeni ‘demokratik despotları’ kutlayan bir güvenlik politikası izliyor. Örgütün varlığının ve gücünü sürdürmesinin doğrudan sebebi bu politikadır.
ABD, Avrupalı ve Arap müttefikleri, El-Kaide örgütüne kovuşturulmaları ve öldürülmeleri gerekli terörist bireyler olarak bakıyor ancak bu ‘teröristlerin’ ortaya çıkışına götüren sebepleri görmezlikten geliyor. Daha da kötüsü ekonomi, sosyal ve grupçu politikalarının yarattığı korkunç acıları ele alınmıyor. Bu acılar, örgütün halk desteğinin artmasına yol açmakta.

El-Kaide fertleri, kökleri kazınabilecek ve kendilerinden kurtulabilinecek rakamlar değiller. Asıl mücadele edilmesi gerekli nokta insanları marjinal hale getiren ve kendilerine ümitsizlik, öldürme ve intihar dışında bir seçenek bırakmayan politikalardır. Başta İsrail olmak üzere despot ve zalim rejimlerin bu politikalarıyla mücadele etmek, terör konusunun çözümünün ve El-Kaide’nin bitirilmesinin tek yoludur.
El Kuds El Arabi gazetesi, başyazı, 5 Ağustos 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder