23 Haziran 2013 Pazar

"Büyük resmi görelim!" - Cem Küçük

17 Mart'ta Alman gizli servisi BND'nin Başkanı Gerhard Shindler Suriye'ye bir ziyarette bulundu. Basına çok fazla bilgi verilmese de bu ziyaret çok kritik bir önemi haizdi.Dönüşünde Shindler muhaliflerin eskiye oranla Esad güçlerine karşı çok fazla şansı olmadığını söyledi. 2013'ün başında Esad'ın devrileceğini düşünen BND Başkanı, Suriye'de olup biteni kendi gözleriyle görünce raporunu değiştirdi.

Resmi açıklama böyle de olsa Gerhard Shindler PKK'nın Suriye kolu PYD lideri Salih Muslim ile de görüşmüştü. Bu görüşmeden sonra Muslim Suriye, İran ve Irak'taki Kürtlerin Ortadoğu'da bir demokratik konfederasyon kurabileceğini, o zaman sınır değişikliklerine ihtiyaç duyulmayacağını söyledi. Muslim'e bunu söyleten BND'ydi. 

Çünkü Kuzey Irak yönetimi lideri Barzani'yle Irak yönetimi arasında petrol ve gelir paylaşımı konusunda sorun vardı. Neçirvan Barzani tam da bu dönemde Türkiye ile dostluğun ve işbirliğinin önemine vurgu yapmıştı. Ama Muslim'in açıklamaları Avrupa'nın bu işlerin bilfiil içinde olduğunu gösteriyordu. 

Beş gün önce Kuzey Irak Yönetimi, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO), Kuzey Irak'ta 6 bölgede petrol arama için lisans verdi. Bu durum en çok Almanların, İngiliz muhafazakârlarının ve Amerikan neo-con'larını hoşuna gitmedi. Niye mi?

Buradan filmi biraz geri saralım. 10 Ocak'ta Paris'te üç PKK'lı kadın öldürülmüştü. Öcalan'la müzakerelerin başladığı bu dönemde Paris'te işlenen suikast tamamen Avrupa Gladyosu'nun işiydi. Amaç da müzakere sürecini başından bitirmekti. 

Öte yandan Atlantik'in karşı yakasında Obama'nın başı da Amerikan derin devletiyle dertteydi ki hâlâ dertte. Silah kontrol yasasını geçirmek için uğraşan Obama Boston'da patlayan bombalarla Demokratlar'a bile söz geçiremedi. Boston patlamasının faili olduğu ileri sürülen üç Çeçenin ikisi öldürüldü, biri de konuşmasın diye ağız ve tiroidinden vuruldu. Bu bombalama neo-con çetenin kotardığı bir komploydu ve tuttu. Aynı günlerde Obama'ya içinde zehir olan mektuplar gönderildi. Olay zavallı bir meczubun üzerine yıkılmaya çalışıldı.

Çok geçmeden 11 Mayıs'ta Reyhanlı patlaması oldu. 53 vatandaşımız hayatını kaybetti.Türkiye'de kaos çıkarmak ve Suriye meselesinde elini kolunu bağlamak için yapılmış bir operasyondu. Başbakan Erdoğan Gezi Eylemleri için Reyhanlı'nın devamı açıklamasında bulundu. AK Parti binasına LAV silahıyla yapılan saldırı, DHKP-C görünümlü ABD elçiliğine yönelik bombalama eylemini de denkleme koyalım.

27 Mayıs'ta İngiltere'de sonradan Müslüman olmuş iki Afrikalı üzerindeki kıyafetten asker olduklarını düşündükleri birine satırlarla saldırdılar. Saldırganlar ne hikmetse olayı videoya birebir kaydetmişler. İngiliz medyası boş durur mu, günlerce bu saldırıyı işledi. Üç gün sonra bu olayın bir benzeri bu sefer Paris'te yaşandı. Orada da saldırgan İslami jargonla bağırıp çağırıyordu. Kameralar da olayı şıp diye çekmişlerdi. Bunların hepsi Avrupa Gladyosu'nun operasyonuydu.

Sonra 31 Mayıs'ta günlerdir konuştuğumuz Gezi Parkı eylemleri devreye girdi. Gayet insancıl ve barışçıl başlayan eylemler araya başkalarının girmesiyle bir kalkışmaya döndü. Almanların Deutche Bank üzerinden borsa manipülasyonları, dışarıya para akıtmaları, dövizle oynamaları bir miktar etki etse de Türkiye'yi olumsuz etkilemedi. Hükümeti ve özelde Erdoğan'ı devirmek isteyenler boşa çıktılar. Ama Türkiye tam 20 gün boyunca içe kapandı ve dünyada ne olup bittiğiyle ilgilenmedi.

Biz birbirimizi yerken Pentagon Obama'ya Suriye'nin kimyasal silah kullandığıyla ilgili aynı raporu 4.kez sundu. Obama daha önce kabul etmediği raporu bu sefer kabul etti. Çünkü oynanan oyunu görüyordu. Tam da bu sırada Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon'u istifaya zorladı ve nispeten liberal Susan Rice'ı göreve getirdi. 

Obama'yı zor durumda bırakmak için bu sefer NSA (Ulusal Güvenlik Teşkilatı) çalışanı Edward Snowden ABD'nin Prism programıyla herkesi hukuksuz dinlediğini ifşa etti ve bu Guardian'da yayınlandı. Zbigniew Brzezinski, 'Vatansever olduğunu söyleyen biri gizli bilgileri niye başka ülkeye verir ki?' diye sordu. Haklıydı. Tezgâh büyüktü. 

4 gün önce de ABD Federal Soruşturma Bürosu FBI, Obama ve İsrail karşıtı Müslümanlara suikast düzenlemek için yüksek radyasyon veren 'X-Ray silahı' geliştiren iki ABD vatandaşını gözaltına aldı. ABD basını hedefin Obama olduğunu yazdı. Guardian ise, 'Hedefte Müslümanlar vardı' dedi. Aslında hedef Obama'nın bizzat kendiydi.

Son altı ayda bu kadar olay olurken bunların hepsi eğer tesadüfse söylenecek bir şey yok. Ama az aklı çalışan biri bunların hepsinin koordineli ve önceden organize edilmiş olaylar olduğunu bilir.

Bunları yapanlar, yani içeride Erdoğan'ı, dışarıda Obama'yı hedefe koyanlar bildiğimiz bir ekip. Avrupa Gladyosu (Almanlar-İngiliz muhafazakârları, Fransa), neo-con'lar (CIA, Pentagon ve NSA'in çekirdek kadroları, silah ve petrol lobisi, Cumhuriyetçi senatörlerin bir kısmı), İsrail sağı. Bir de bu yapının kontrolündeki medya, iş dünyası ve Türkiye'deki lobilerini ekleyin. 

Büyük resim budur. Yok her şey spontane gelişiyorsa ve buna inanıyorsanız niçin korkuyorsunuz ki? Gezi eylemlerinin üzerinde 1 ay bile geçmemişken saçma sapan sosyolojik yorumlar yapanları ciddiye alırsanız olayın özünü kaçırırsınız. Ama terör sorununu çözmüş, iç barışı sağlamış ve ekonomik anlamda en iyi zamanlarını yaşayan Türkiye Orta Doğu'da kimleri oyun dışına itiyor iyi düşünmek lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder