17 Haziran 2013 Pazartesi

"Sam Amca’nın parmağı var mı?" - Mehmet Ali Güller

05 Haziran 2013

Dünden beri pek çok okurdan ve sosyal medya takipçimden gelen “Bu eylemler CIA’nın marifetiymiş, doğru mu?” sorusunun kaynağının Banu Avar olduğunu üzülerek öğrendim.
Bu kadar ileri gitmiş olamaz diye umarak, Banu Avar’ın yazdıklarına baktım.
Evet, Avar açık bir şekilde gelişmelerin arkasında Occupy hareketinin ve OTPOR örgütünün olduğunu yazmıştı. Avar’a göre her ikisi de CIA imalatı örgütlerdi. Avar “turuncu Soros darbelerinin” yaşandığı ülkeleri görmüş biri olarak okurlarını uyarıyordu: “Batı basının ‘Çılgın Türkler’ diyerek neden gaz verdiğini düşünmenizi öneririm.”

HEM PARTİYE HEM DE ÖRGÜTSÜZ EYLEME KARŞI!

Anlaşılan Banu Avar’a bu yazdıklarından dolayı ciddi tepki gelmiş ki, Avar bu kez o tepkiler için de bir yanıt yazmış.
Örneğin “Erdoğan ABD'nin desteklediği adam, neden Batı tarafından devrilmek istensin?” sorusuna özetle şu yanıtı veriyor: “ABD, biriken gazdan kurtulmak için Erdoğan’ı deliğe süpürecek. Yerine Y-CHP ile BDP’den bir koalisyon kuracak. O sırada bölünme anayasası çıkacak. Federe Türk devletine yol alınacak.”
Yani ABD Tayyip Erdoğan üzerinden yapamadığını Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden yapabilecek!
Avar, “Peki evde mi oturalım! Sokağa çıkmayalım mı?” diyen okurlarına da yanıt veriyor ve şu “çözümü” gösteriyor: “Partiler üstü bir platform oluşturulsun. Örneğin herkes ‘Şehit Aileleri Dernekleri’ içinde örgütlensin. İl il, ilçe ilçe Şehit Aileleri Dernekleri etrafında birleşmiş örgütlü kitle ne yapacağını, nasıl yapacağını bilir!”

YENİ ŞAFAK DA BANU AVAR GİBİ DÜŞÜNÜYOR!

Önceleri Banu Avar’ın yaklaşımını kişisel özelliklerinin bir yansıması diye düşündüm hep. Örneğin “aydın mükemmeliyetçiliğinden” kaynaklanıyor olabilirdi bu sürekli beğenmeme hali…
Yüzbinlerin katıldığı bir eylemdeki beğenmediği bir afiş, on binlerin yaptığı bir eylemdeki hoşuna gitmeyen bir slogan, o eylemi Avar tarafından tu kaka ilan etmeye yeterli olurdu. Yani bir aydının “havuza düşmüş bir yaprak nedeniyle tüm havuzu kirli sanması” hastalığıyla karşı karşıyaydık…
Ama örneğin TGB’nin uluslararası örgütleri de davet ettiği 19 Mayıs eylemine, “pankarttaki “Viva 19 Mayıs” lafından dolayı destek vermekten çekilmesi, yetinmeyip alternatif bir 19 Mayıs düzenlemeye soyunması, ya da Diyarbakır TGB’nin Kürtçe “Türk-Kürt kardeştir” pankartından vahim anlamlar çıkarması, meselenin bir aydın hastalığı olmaktan daha ileri olduğunu gösteriyordu.
Her neyse…
AKP’nin bazı özel isimleri de başından beri Banu Avar gibi düşünüyor. Onlar da ısrarla “Türk ekonomisi çok iyi. Türkiye bölgesinde büyüyor. ABD bundan rahatsız olduğu için Türkiye’yi karıştırıyor.” diyorlar.
Avar acaba bu tezleri her gün yazan Yeni Şafak ve Star yazarlarını okuyor mu? Okuyorsa, “acaba neden benim gibi düşünüyorlar” diye hiç soruyor mu?

HATASIZ EYLEM, YAPILMAMIŞ EYLEMDİR

Banu Avar’dan farklı olarak bu eylemlere “örgütsüz, öndersiz, programsız” olduğu için dudak bükenler de var. Avar gibi “CIA parmağı” görmüyorlar ama “başarısız olacak” diyerek eylemden uzak duruyorlar. Yani yeniliriz diyerek maça çıkmıyorlar! Tabanlarının zorlamasıyla çıktıklarında da eylemin kenarında duruyorlar!
Oysa çok basit bir gerçek ortada duruyor: Katıl, eylemdeki yanlışlara karşı çık, eylemi doğruya sevk et, eyleme önderlik et, programını kitlelere benimset!
Unutulmamalı, doğru eylem çizgisinde aşırı hassasiyet, eylemsizliğe götürür. Zira en hatasız eylem, yapılmamış eylemdir.

ERDOĞAN’A CAN SİMİDİ ATMA!

Netice olarak şunları söylemeliyiz:
1. Bu eylemler, 11 yıllık AKP saltanatının insanlarda yarattığı birikmiş öfkenin patlamasıdır. Yaşam tarzına müdahale edilen, aşağılanan, hakarete uğrayan, her demokratik eylemine biber gazı sıkılan, sınavına kopya çetesi sokulan, üniversitesine polis dikilen, sevgilisinin elini tuttuğu için ‘ahlaksız’ ilan edilen, kendinden başarısız olanın kendisine baş tayin edilmesine kızan, değerlerine her gün küfredilen insanların başkaldırışıdır!
2. Kuşkusuz örgütsüz kitle hareketi olması nedeniyle başarısız olabilir. Ama şimdiden en önemli başarıyı kazanmıştır: Korku duvarını yıkmıştır!
3. İstihbarat servisleri halk hareketlerine sızar, yanlış eylemler yaparak eylemi geniş kitleler nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışır. Bunun panzehri, örgütlü güçlerin de eylemlere ağırlığını koymasıdır.
4. ABD her şeye hâkim değildir! En son kanıtı da Irak’tır, Suriye’dir… Her olayda ABD’nin parmağını aramak, Washington’dan onaysız dünyanın dönmeyeceğini sanmak hem bir özgüvensizlik halidir hem de teslimiyete yol açar.
5. Emperyalizm önünü alamadığı eylemlerin yönünü değiştirmeye, yönünü değiştiremeyecekse de başına “kötünün iyisini ya da iyinin kötüsünü” geçirmeye gayret eder. Örneğin Mısır’daki gibi…
Ancak halk hareketleri böyledir; inişler çıkışlar olur, ilerlemeler geri çekilmeler olur… Düz bir çizgide sürekli ilerleyen ve pirüpak olan bir halk hareketi hayatta değil ancak laboratuvarda gerçekleşir!
6. Türk basınının bu eylemlere Erdoğan korkusuyla sessiz kalmasını sorgulamaktansa, Batı basınının neden ilgi gösterdiği üzerinden komplo teorileri üretmenin eyleme ve Türkiye’ye bir yararı yoktur.
7. ABD’deki güç kaybı, ekonomik sorunlar kuşkusuz devlet içinde bir bölünmeye ve tarafların çarpışmasına neden oluyor. Erdoğan’ın ve Fethullah Gülen’in pozisyonu, ABD’deki bu iç çarpışmadan bağımsız değildir.
Ancak Erdoğan hâlâ ABD’nin Türkiye’deki en önemli aktörüdür. Washington Erdoğan’dan vazgeçmiş değildir ancak hizadan çıkmaması için sürekli denetim altında tutmakta, zaman zaman da alternatifleriyle terbiye etmektedir.
Bu gerçeklikten atlayarak Erdoğan’ı zorlayan bu eylemleri CIA marifeti saymak ve gözden düşürmeye gayret etmek, Erdoğan’ın beklediği can simididir!
Banu Avar’ın buna hakkı yok!


http://www.ulusalkanal.com.tr/sam-amcanin-parmagi-var-mi-makale,1325.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder