22 Haziran 2013 Cumartesi

Ertuğrul Günay: "Polise o talimatı verenlerin, o akılsızlık hepimize büyük bedeller ödetti"


YAŞANILAN BİR ŞEHİRLEŞME SORUNU
Üzüntü verici sorunlar yaşadık. Ben de baştan beri buna işaret etmeye çalışıyorum. Yaşanılanlar bir şehirleşme sorunu. Merkezi sistemin henüz içselleştirmediği bir duruma işaret ediyor. İstanbul'da benim çok iyi bildiğim bir bölge. Son kalan bir yeşil alan. Buranın ne olursa olsun yeşil kalması. Bu bir hemşehrilik bilincidir. Buranın yeşil, açık, nefes alınabilir kalması. Orada yaşayanların görüşleri alınarak yapılacak olandır. Buraya birkaç rapor koyarak verilebilcek bir karar değil. Bunu aslında birinci gün böyle algılasaydık. Asıl tartışma buraya yapı yapılmasıydı. Bu tartışma çıkınca sayın Başbakan gitmeden yerel yönetimler "bu itirazınız dikkate alınacaktır" denilse sorun çözülebilirdi. Bu hemşehrilerin şehir konusunda karar vermede hakkı olduğu merkez tarafından yeni anlaşıldı. Duygusallıklar yaratıldı, duygudaşlıklar zedelendi. Bence bu kadar bedel ödemeden gelmemiz gereken noktaya eskiler buna bade harebül Basra derlmerdi, Basra harap olmadan bu noktaya gelinseydi keşke.

DEVLET AKLI SİYASETE BEDEL ÖDETTİ
Ağaç kesmeye tepkiler Salı günü başladı. 31 Mayıs cuma sabahı belki de oraya müdahale olmasaydı. Ne yazık ki 31 Mayıs sabahı devlet aklı öne çıktı, o insanları dinlemek yerine sabahın erken saatlerinde sürüp çıkarmak gibi bir tavır kondu. Polise o talimatı verenlerin, o akılsızlık hepimize büyük bedeller ödetti,  empati kurmak yerine, devletin iradesinin tartışılamayacağı noktasındaki dayatma siyasete bedeller ödetti. İnsanları dinleme, yeşili koruma gibi yaklaşılsaydı buradan kârlı da çıkılabilirdi. Yerel seçim kampanyasını hemşehrililik duyarlılığı üzerinden kurulmalıydı, çok daha yapıcı olunabilirdi.

GELECEĞE DÖNÜK DİLE İHTİYAÇ VAR
Cuma sabahı büyük kalabalıklar sokaklara meydanlara çıkınca her zaman kötü niyetliler karışabilir. Hükümet olarak biz bundan şikayetçiyiz. Asıl çevreciler de şikayetçi. İstanbullu hemşehriler de şikayetçi. Onlar dal kesilmemesini isterken araya girenlerin insanların canını yakmasından hoşnut olabilir mi? Bu tür sevimsizlikler oldu. Buna karşı toplumda başka bir öfke belirtti. Siyaset gerginliğe vesile olan söylemler kullandı. 'Biz gönüller yapmaya geldik' söylemi isterim ki, dillerde tekerleme olarak kalmasın. Toplumun yeni kırılganlıklara, öfkelere tahammülü yok. Şimdi iyi bir eşiğe geldik. İyi eşiği geçmeye çalışırken, bu kültür üzerinden yeni çatlamalar bana talihsizlik olarak gözüküyor. Bütün içtenliğimle söylüyorum, husumetleri körükleyen dile değil, geleceğe dönük umut vaadeden bir dile ihtiyacımız var.

YALÇIN AKDOĞAN'A ÖRTÜLÜ YANIT
Günay, Başbakan Erdoğan'ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın kendisiyle ilgili olarak eleştirilerine örtülü olarak yanıt verdi. Günay isim vermeden şöyle konuştu: "Ben AK Parti'ye maddi varlığımı güçlendirmek için gelmedim.İktidar trenine binmek için gelmedim.  Çok ciddi bir eşikte geldim. Cumhuriyet mitinglerinde korkunun yanında değil, umudun yanında geldim. Demokrasiyi savunmak için geldim. 12 Mart'ta, 12 Eylül'de bedeller ödemiş insanım ben. Benim doğru sözlülüğümden birileri rahatsız olabilir ama çok büyük kitleler de bazı arkadaşların güçlü olana yaranma duygusu içerisinde cesaretle doğru olanı söylememekten şikayetçi, onların tavrı da beni üzüyor."


http://www.haberturk.com/gundem/haber/854239-gunay-haberturke-konustu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder