8 Temmuz 2013 Pazartesi

"Başını kaldır sen Mısırlısın"


Mısır’da ordu yönetime el koydu. Tarihinde ilk defa seçimle başa gelen cumhurbaşkanını koltuğundan aldı, anayasayı rafa kaldırdı, ülke kaosun eşiğinde. Peki bugüne nasıl gelindi, ayaklanma nereden çıktı?
Mübarek’in gidişini isteyen kişilerle Mursi’yi istifaya davet eden kişiler aynı isimler mi, daha da önemlisi bundan sonra ne olacak? İşin uzmanları, süreci baştan sona anlatıyor.
Mısır, tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor. Ordu hafta içinde yönetime el koydu, seçimle başa gelen ilk lideri Mursi’yi görevden aldı, anayasayı rafa kaldırdı. Ülke şimdi iç savaşın eşiğinde. Ülke darbenin sancılarını çekerken biz de yaşananları anlamlandırmaya çalışıyoruz. Cevap bekleyen onlarca soru var: “Mursi başa geçtikten sonra neleri değiştirdi veya değiştiremedi? Ayaklanma neden ve nasıl çıktı? Bugün Tahrir Meydanı’nda olanlarla Mübarek’i indiren aynı kişiler mi? Mısır’ı neler bekliyor?” İşin uzmanlarıyla konuyu masaya yatırdık, Mübarek’in gidişinden bugünlere nasıl gelindiğini konuştuk. Tabii öne çıkan aktörleri gözardı etmeden...
‘Mursi’nin kararlarını bürokrasi uygulamıyordu’
Dr. Muhammed Adil (Türk-Arap Araştırma ve Strateji Enstitüsü Başkanı):Mursi başa geçtikten sonra ülkede neleri değiştirdi veya değiştiremedi?
Mursi’den önceki Mübarek döneminde siyasi ve ekonomik bir mafya oluşturulmuştu. Suriye rejimi gibi Mübarek rejimi de İsrail güvenliği için çalıştı. Son 30 yılda hem halk, hem Arap ve İslam dünyası Mısır’a olan güvenini kaybetti. Mısır’ın büyük bir şanssızlığı var; İsrail’in komşusu. İsrail, ABD ve bazı Avrupa ülkeleri radikal bir değişim istemedi. Derin bir değişim olduğu zaman, ekonomisiyle bir lokomotif olur, Körfez ülkeleri dâhil bölgede büyük bir değişime yol açar. O yüzden dış mihraklar böyle bir dönüşümü istemedi. Halk hazır değil, kademe kademe demokrasiye geçilsin, dendi. İsrail-Filistin meselesi, Suriye’deki sorun, Arap Baharı’ndan sonraki sıkıntılar devam ederken Mısır’da rejim değişti, Mursi seçimle başa geçti. Yüzde 52 ile başa geldi ama karşısında tüm medya kurumları, devlet bürokrasisi elinde bulunan bir yüzde 48 vardı. Mübarek döneminde siyasi parti olmasına izin verilmeyen Müslüman Kardeşler, devlet stratejisini bilmiyordu, askerle doğru ilişki kuramadı. Mursi iktidarı karar alıyor, bürokrasi uygulamaya geçirmiyordu. Emniyet birimleri, diplomasi bu iktidara boykot ediyordu. Türkiye’deki gibi Arap ülkelerindeki derin devleti gördük. Başlarda bir koalisyon girişimi başladı ama karşıdaki muhalefet bugünü hesaplayıp onu yalnız bırakıp darbeye zemin hazırladı.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Ülkede işsizlik, ekonomik krizler, sosyal sorunlar var. İnsan haklarına yönelik devlet mekanizmasında çok büyük bir değişim olmadı. Mursi, yüz gün içinde Mısır’daki müzmin sorunları çözeceğini söyledi. Bunun için bin gün değil, on yıl bile yetmez. Arap ülkeleri çok iyi işbirliği yapmadı hatta bazıları engelledi. Çok zor bir süreç… Güvenlik birimleri, medya, bürokrasi elinde değil, o zaman nasıl iktidar olacaksın? Olamazsın. Bu şekilde valiyi bile değiştiremezsin. Aciz bir hükümet olursun. Tahrir Meydanı’ndakiler olayı böyle görüyor. Mursi’yi destekleyenler ise yapmaya çalıştığımız programları siz engellediniz, derin devletle işbirliği yaptınız, diyor. Bakınca ikisi de doğru. Meydandaki gençler cesur bir başkan görmek istiyor, karşı taraf derin devletle yüzleşmeyi. Şu anda dış ve iç mihraklar, Müslüman Kardeşler silahlansın, iç savaş çıksın istiyor. Beklenen, Müslüman Kardeşler’in temkinli ve akıllı davranıp devlete sahip çıkmaları.
2011’deki devrim nasıl olmuştu?
Tunus’ta başlayan Arap Baharı’nın ikinci durağı Mısır. Ülkede baş gösteren yolsuzluk, kötü yaşam koşulları, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve Mübarek’in yerine oğlu Cemal’i hazırlamasından rahatsız olan milyonlar sokaklara döküldü, iktidarı istifaya davet etti. Sosyal medyada örgütlenen gençlerin önayak olduğu isyan, 18 gün sürdü. Sonunda Devlet Baş­kanı Hüsnü Mübarek, 30 yıldır kesintisiz sürdürdüğü iktidarını terk edip yetkilerini orduya devretti. Seçim ve yeni bir ana­yasanın hazırlanması sürecinde ülkeyi yönetmek üzere bir geçiş hükümeti oluşturuldu, seçimlerden sonra Müslüman Kardeşler iktidara geldi, Mursi cumhurbaşkanı seçildi.
Öne çıkan aktörler
Müslüman Kardeşler:1928’de Hasan el-Benna tarafından Mısır’ın İsmâiliye kentinde kuruldu. Kısa bir süre sonra Suriye, Lübnan, Filistin’de temsilciler göndererek bürolar açtı. 1931-1936 yılları arasında dinî bir cemaatten harekete evrilen Müslüman Kardeşler, günümüzde modern İslami hareketin öncüsü olarak görülüyor. Tarihi boyunca yasaklarla boğuşan Kardeşler, 2005 seçimlerinde bağımsız adaylarla meclise girdi, yüzde 20’lik (88 milletvekili) başarı kazandı. Böylece Mübarek’in otoritesine cılız da olsa muhalefet etme şansı yakaladı. Devrimden sonra kurdukları Hürriyet ve Adalet Partisi’nin iktidara gelirken aldığı oy, yüzde 37.
Muhammed Mursi:Darbeyle görevden alınan Mursi, Mısır’ın seçimle başa gelen ilk cumhurbaşkanı. Kahire Üniversitesi’nde mühendislik okuyan Mursi, Müslüman Kardeşler’in yasaklı olduğu yıllarda meclise bağımsız aday olarak giren milletvekillerinden. Mübarek devrildikten sonra Kardeşler’in kurduğu partinin başkanı seçilmiş, geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde yüzde 52 oyla cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştu.
Adli Mansur:Ordunun geçici cumhurbaşkanı ilan ettiği Anayasa Mahkemesi Başkanı Mansur, adalet dünyasına yıllarını vermiş bir hâkim. O da Sisi gibi Mursi tarafından atanmıştı. Kahire Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren, ardından Fransa’da yüksek lisansını tamamlayan Mansur’un Mursi’ye cumhurbaşkanlığı yolunu açan kanunun yazımında payı var. Daha önce yaptığı görevler; Suudi Arabistan Ticaret Bakanlığı Hukuk Müsteşarlığı ve Bakanlar Kurulu Sekreterliği Müsteşarlığı.
Abdülfettah es-Sisi:Mursi göreve geldikten sonra yaptığı ilk iş ordunun başındaki ismi değiştirmek olmuştu. İşin trajikomik tarafı Mursi’nin genelkurmay başkanı ve savunma bakanı yaptığı Sisi tarafından koltuğundan edilmesi. Mısır ordusunun en genç isimlerinden olan Sisi, ılımlı ve seküler ordu geleneğinin aksine dindar bir general olarak biliniyor. Bugüne kadar ordunun komuta, istihbarat ve diplomatik bölümlerinde önemli görevler aldı, Riyad’da askeri ataşelik, Sina, Kuzey askeri bölgesi ve İskenderiye’de komutanlık yaptı. İngiliz Kurmay Okulu’nda eğitim gördüğünü, Amerika Ordu Savaş Akademisi’nde master derecesi aldığını de ekleyelim.
Muhammed El Baradey: Nükleer enerjinin askeri amaçlar için kullanımını engellemeye yönelik çabalarından dolayı 2005’de Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Baradey, Sisi’nin en büyük destekçilerinden. Darbe açıklaması sırasında Sisi’nin arkasında durması dikkat çekti. Geçiş hükümeti başkanlığının en favori isimlerinden.
Muhammed Badie:1965’den beri İhvan’ın içinde bulunan Badie, 2010’dan bu yana hareketin genel sekreterliğini yürütüyor. Mursi’nin en çok saygı duyduğu liderlerden biriydi. Darbeden sonra hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.  
Hangi siteler takip edilebilir?
Ahram Gazetesi: english.ahram.org.eg
Müslüman Kardeşler: www.ikhwanweb.com
El Cezire: english.aljazeera.net
www.egyptindependent.com
***
‘Bu kadar geniş çete karşısında pek de şansı yoktu’
-Mustafa Özcan (Gazeteci):
Ayaklanma nereden çıktı?
1- Mısır’daki basın çok taraflı. Eski rejimin kalıntıları ilk günden beri Mursi’yi karaladı, itibarsızlaştırmaya çalıştı. 2- Askeriye, sivil bürokrasi Mursi’nin başarılı olmaması için direndi. Mursi birkaç adım attı ama çok da başarılı olamadı. Karşılaştığı yük, taşıyabileceğinden daha ağırdı. 3- İçeride ve dışarıda ciddi bir destek görmedi. Para muslukları açılmadı, Mısır yıprandı. Karşı taraf da onu başarısız kılmak için her şeyi yaptı ve bir sene dolunca da bunu ilan etti.
Mursi’ye karşı ciddi bir direniş ve komplo olduğu söyleniyor. Ben de aynı kanıdayım. Gerek Batı, gerek Körfez ülkeleri, gerek İran, Mursi iktidarı konusunda olumsuz rol oynadı. Bu kadar geniş çete karşısında pek de şansı yoktu. 1952 darbesinden sonra Mısır, 100 yıl geriye gitti. Mustafa Kemal’in silah arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy, 1955’te Kahire’ye gidiyor, arkadaşlarına şöyle diyor: “1914 ile 1950 arasında Mısır, Türkiye’den 50 yıl ilerideydi. O günden bugüne Mısır’ın kaybı 100 yıl.” Bunun nedeni oradaki darbeler, tek parti iktidarı. Dolayısıyla Mursi bir enkaz devraldı. Onu başarısız ilan edip enkazın üzerine çöreklendiler. Mursi’nin şartlarının her yönüyle kötü olduğu göz ardı edildi. Müslüman Kardeşler’in devletin yönetici kadrosunda görevlendirilmesinin gerekçe gösterilmesi ise Batı’nın oryantalist bakış açısı. Mursi dışında kimsenin bunu darbe olarak nitelendirmemesi ortada bir muvazaa olduğunu gösteriyor. Meydanlardaki kalabalıklar darbeye zemin hazırlamak için indirildi.
***
‘Elektrikler kesildi, su kıtlığı yaşandı’
-Ahmed Abou Hussein (Mısırlı siyasi gözlemci):
Taraflar kim ve ne istiyorlar?
Taraflar ikiye ayrılıyor. Bir tarafta İhvan var. Başta İhvan’ın yanında olan Cemaatü’l-İslamiye de erken seçim talebinin yerine getirilmemesi üzerine desteğini çekti. İhvan’a karşı grupta ise sosyalistler, ılımlı İslamcılar, Selefilerin bir kısmı ve milliyetçiler var. Selefilerin siyasi alandaki en büyük temsilcisi Nur Partisi de İhvan’a karşı erken seçim istiyordu. Müslüman Kardeşler’e gösterilen tepkinin sebebi insanların hayatına direkt dokunan sorunların çözülememesi oldu. Mesela saatler süren elektrik kesintileri yaşandı, su kıtlığı oldu, doğalgaz dağıtımında problemler yaşandı. Mursi ‘yüz günde tamamlayacağım’ dediği sözleri tutamadı. Devrimden sonra oluşan kaotik ortamı Mursi ortadan kaldıracağına söz vermişti fakat suç oranları artış gösterdi. Trafik sorunu da insanları hayattan bezdirmeye devam etti. İnsanların günlük hayatına dair bir iyileştirme olmadığı gibi bazı noktalarda kötüye gidiş başlamıştı. Mursi’nin meşruiyetini sözlerini tutmaması sarstı.
Mısır’ın düzlüğe çıkmasını kimler istemiyor? Amerika ve AB müdahaleyi neden darbe olarak görmüyor?
Amerika, Mısır’a yıllık 1,25 milyar dolar yardım yapıyor. Bu da Mısır’ın istikrarı için hayati bir destek. Eğer bunu darbe olarak tanımlarsa Amerikan anayasasına karşı çıkmış olur. Çünkü Amerikan anayasasına göre darbeyle başa gelmiş bir hükümete ABD yardım sağlayamaz. Yardım etmesinin sebebi İsrail’in güvenliği açısından Mısır’ın çok stratejik bir konuma sahip olması. Eğer Ortadoğu’da barış yapmak istiyorsan Suriye’ye ihtiyacın var, savaşmak istiyorsan Mısır’a. Mısır’da zaten kaotik bir ortam var, bu hayati yardım kesilirse işler daha kötüye gider. Yaşananları Avrupa Birliği ülkeleri umursamıyor.
***
Mısır’da belirleyici olan nedir?
Cumali Önal (Zaman Gazetesi Mısır TEMSİLCİSİ):
Mısır’da belirleyici olan nedir? Ordu-ekonomi-yargı-geleneksel bürokrasi?
Mısır’da saydığınız tüm güç odakları birbiri ile irtibatlı olduğu için hangisi daha güçlü anlamak çok kolay değil. Görünürde ordu en güçlü kurum olarak karşımızda duruyor. Fakat aradan geçen sürede Mursi’nin de ifade ettiği Mısır’ı idare eden 30 ailenin Mursi karşıtı gösterdiği direnişi, ekonomik çevrelerin de gücünü inkar edilemez boyutlara taşıyor. Mursi’nin devrilmesinde en önemli unsur ise yerleşik bürokrasi oldu. Ancak bu iki gücün tersine Mursi’nin devrilmesinde en önemli unsur bürokrasi ve yargı oldu. Başta polis, istihbarat ve önemli bakanlıklar olmak üzere kritik noktalardaki bürokratik engeller Mursi ve kabinesinin iş yapma kabiliyetini neredeyse imkânsız hale getirdi. Ülkedeki güvenlik boşluğu polis ve istihbaratın yönetim ile işbirliği yapmamasından dolayı halk üzerinde büyük bir caydırıcılık oluşturdu. Halkın sokaklara dökülmesinde önemli bir unsur olan benzin kuyruklarının da, Mursi’nin gitmesiyle birlikte sona ermesi bürokrasinin gücünü ortaya koyuyor. Yargı ise diğer tüm unsurların tersine açık bir şekilde Mursi ile mücadele etti. Seçimlerin yapılmasını engelledi hatta cumhurbaşkanlığı seçimlerinin geçersiz sayılabileceği yönünde mesajlar verdi. Yargının aktif engellemeleriyle siyaset adeta kilitlendi.
Bugün meydanda olanlarla Mübarek’i indirenler aynı kişi mi?
Bugün Mursi’yi indirenlerle, dün Mübarek’e karşı ayaklananların önemli bir kısmı aynı kesim. Sadece Müslüman Kardeşler karşı cephede kaldı. Sloganların hemen tamamı aynıydı. Dün Mübarek’e irhal (çek git) deniyordu, bugün de aynısı Mursi için kullanıldı. Sloganlar arasında belki tek fark Cumhurbaşkanı Mursi’den daha fazla perde arkasından ülkeyi yönettiklerini iddia ettikleri Müslüman Kardeşler’in hedef seçilmesiydi. Ayrıca Mübarek’e karşı ağırlıklı olarak sokaklara dökülenler gençler ve daha çok orta tabaka iken, Mursi’ye karşı harekete geçen kitleler arasında fakirlerin de önemli bir rol oynaması dikkat çekti. Fakirlerin özellikle sokaklarda belirmesi, halkın neredeyse yüzde 80’inin faydalandığı sübvansiyonların yani devlet yardımlarının kaldırılacağı yönündeki hazırlıklardan kaynaklandı. Hem muhalifler hem de Mursi taraftarları örgütlenmede yine sosyal medyayı çok etkin olarak kullandı. Ancak bu kez tek fark, Mübarek dönemine oranla daha örgütlü hale gelen muhalif partilerin de denklemin içinde yer almaları oldu. Mübarek karşıtı gösterilerde neredeyse tek bir siyasi parti dahi ön plana çıkamamış, hatta isimleri zikredilmemişti. Ancak Mursi’ye karşı tüm partiler kimlikleriyle sokaklarda yer aldı.
Mısır elitleri İhvan’a karşı vesayet sistemi kuracak
Doç. Dr. Gökhan Bacık (Uluslararası İlişkiler Uzmanı):
Darbe Arap Baharı’na karşı bir devrim mi? Arap Baharı gerçekten bahar değil miydi?
Eğer Arap Baharı’nı diktatörlerin gitmesi değil, halkın katılımıyla daha demokratik bir topluma gidiş olarak kabul edersek, bu darbe Arap Baharı’nın ruhuna elbette aykırı. Baharı demokratikleşme sürecinin başlangıcı olarak görenler için büyük bir geriye gidiş ve endişe verici. Arap Baharı’nın gerçek bahar olup olmadığıyla ilgili üç farklı görüş var: 1- Optimist (iyi) bakış: Demokrasi gelir. 2- Negatif bakış: Kendimizi kandırmayalım, bu Amerika’nın oyunudur. 3- Orta yol görüşü: Buradan iyi şeyler çıkabilir ama demokrasiyi istemek yetmiyor, altyapı gerekiyor.
Ben üçüncü görüşte olduğu gibi daha temkinli yaklaşıyorum. Amerika oyunu olarak görmüyorum ama buradan iki günde demokrasi çıkmaz. Arap Baharı’nın en önemli sonuçlarından biri Ortadoğu toplumlarının (Türkiye dâhil) iç bölünmüşlüklerini büyüttü. Hiç olmadığı kadar Şii-Sünnilerden bahsediyoruz, Türkiye’de muhafazakârlar ile sekülerlerin arasının ne kadar sertleştiğini görüyoruz. Ülkeleri temsil eden bir görüş kalmadı. ‘Türk, Mısır kamuoyu ne der?’ sorusu artık anlamsız. Hangi Mısır, hangi Türkiye demek gerekiyor. Darbeye içeriden bakarsan sekülerler ve liberaller “Mübarek’e karşı İhvan’ı (Müslüman Kardeşler) destekledik ama bu fırsatı değerlendiremedi, işimize karıştı o yüzden oh olsun.” diyor. Selefiler kendilerine göre her tarafı eleştiriyor. Burada mühim olan şudur: Darbeye maruz kalanları darbe dönüştürür. Muhtemelen İhvan kendi içinde bir sorgulamaya gidecektir. İki seçenek ağırlık basıyor: “Ya halk arkamızda direniyoruz.” ya da “Karşımızdaki adamlar Mısır’ı yakalım diyorlar. Üçüncü bir yol mu denesek?” diyeceklerdir.
Bundan sonra Mısır’ı ne bekliyor?
Darbe geri püskürtülürse püskürtülür yoksa Mısır’ın elitleri ‘Biz çok iyi bir vesayet sistemi kurgulamamız gerekiyor.’ diyecek. Kendi mantıklarına göre anayasa düzenleyecekler ki İhvan bile gelse bunu kolay kolay değiştiremesin. Vesayet araçlarını Türkiye’den biliyoruz, yargı vb. İhvan’ı ancak bu şartlar altında oyuna alacak, şu şekilde oynayabilirsin diyecekler.
    İhvan şunu düşünmeli; haklıyım ve mağdurum ama işe yarar bir yol haritası bulmam lazım. Ortadoğu siyasetinin trajedisi budur: Zayıf durumda zulme uğrayandan medet umabilirsin. Diğerinden umudun yoktur çünkü. Biz zulme uğradık, hadi bakalım, demezler. İhvan’ın içinde farklı fikirler olacaktır. 28 Şubat sürecinde Refah Partisi’nin içindekiler nasıl tepki verdi? Askeri müdahaleyi takip eden dönemde Refah Partisi’nin dönüşümü önemli bir örnek olaydır. Böyle yapabilirler. Bence İhvan’ın içinde orta ve uzun vadede sonuçlar oluşturacak bir çatlama olacak. Mısır için zamana, yeni bir jenerasyona, beşeri altyapıya ihtiyaç var. Yeni seçimlerde İhvan gelirse yeniden ordu müdahale eder. Ya da başa gelecek, ordunun fabrikaları ordunun olsun, yargıçlar keyfini sürsün diyecek. Seçilmiş bir adam görevden alındı, bunun gölgesi Mısır’ın üzerinden iki yüz yıl ayrılmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder